Çarşamba, Şubat 15, 2006

"Your life is a waste" dedi bana küçük kız[ingilizce dedi evet!]

Başlıkta bahsi geçen bu turuncu saçlı küçük kızı ilk görüşüm değildi.o gün de kimya lab. dersine girmiş akabinde çıkmıştım ve bitmiş bi şekilde eve geliyordum.arkadaşlarla bakırköyde ayrılmıştım yolculuğumun bundan sonraki 10-15 dk. lık kısmı yalnız geçecekti. Bakırköy yine doluydu her zamanki gibi.bi sürü insan vardı böyle bildiğin insan yani.güzel kızlar vardı sonra."dur şu hatunu keseyim dur şuna bir bakış atayım aklını alayım" çabaları içinde tabiiki kimseyi kesemeden ve kimsenin aklını alamadan minibüs dediğimiz taşıta ulaştım.yılların "minibüs kaşarı" oluşumdan kelli şoföre "kaptan bi sümer alıcan mı?" gibi rahat bi tavırla bozuk bir lirayı uzattım."kaptan" tabii ki parayı sorgusuz sualsiz aldı ve sonra minibüsteki favori yerim olan "en arkanın önü boş olan cam kenarı kısmı" na geçtim.neyse fazla uzatmayayım sonuçta semtime ulaştım,toplu taşıma aracından indim ve evime doğru uzanan kısa mesafeyi adımlamaya başladım. gri istanbul havası eşliğinde 2dk süren o mesafeyi de atlatmış,benimle aynı adı taşıyan apartmanın önüne gelmiştim ki işte onu gördüm.daha önce de görmüştüm bu sevimli 7-8 yaşlarında çilli suratlı kızı.tam tarif etmek gerekirse amerikan korku filmlerinde bolca yer alan,cem yılmaz kişisinin gösterisinde anlattığı tipte bi kızdı işte.bizim memlekette hele benim oturduğum semtte pek rastlayamayacağınız bi varlıktı. bana masum mavi gözleriyle baktı önceki karşılaşmalarımızda olduğu gibi.ne diyeceğini biliyordum. "kimsin?"dedi.o bunları her zamanki aynı ses tonu ve hızda söylerken ben de sessizce söyledim aynı kelimeyi... "ebenin amıyım töbe töbe" derdim normalde.öyle bi insanım çünkü.her türlü soruya en alakasız ve saçma cevabı verebilirim.ama bu küçük yaratığa böyle bi cevap veremezdim.zira mavi gözler korkuyla yutkunmama sebebiyet verecek bi şekilde bakıyorlardı naciz bünyeme.başka türlü de bi cevap veremezdim çünkü karşımdaki turuncu saçlı bu şeyin gerçek bi insan olmadığını kavramıştım.cin denilen şeylerden biriydi belki ya da zihnimin bana çevirdiği katakullik araksiyonlardan bi tanesiydi.onu daha önce bi ayakkabı mağazasında,okulda ve bi süpermarkette de görmüştüm. "bilmiyorum" dedim.bunu söylerken gözlerimi sıkıca kapamıştım.bi anda terlemişti soğuk şubat havasında bedenim.basitçe anlatmak gerekirse tırsıyordum.sonra gözlerimi yavaşça açtım. mantıken gitmiş olmalıydı.bundan öncekilerde hep böyle olmuştu çünkü.bu yapılan ikimiz arasında süregelen bi ritüel biçimini almıştı.ama bu sefer farklıydı.küçük kız hala orada öylece cevap bekler bi vaziyette duruyordu. "nedir?" dedim.acayip korkuyordum ama bu işi halletmeli yüzleşmem gereken neyse onla yüzleşmeliydim aksi taktirde bu halüsilasyon veya başka bi boyuttan bana musallat olmuş "herhangi bi şey" den kurtulamayacaktım.böyle de yaşamaya hiç niyetim yoktu açıkçası. "aslında senin kim olduğunla ilgilenmiyorum ki ben!" dedi sırıtarak.dişleri tiksinç bi beyazlıkla parlıyordu.tiksinçti zira böyle "mükemmel" bi beyaz yaşadığımız evrende kendisine yer bulamazdı."ben sadece ruhları seven küçük bi çocuğum" diye devam etti."ruhların tadı çok güzeldir.biliyo musun?eheh tabiki bilmiyosun nerden biliceksin sen insansın çünkü..."kahrolası veledin ağzı açılmıştı ama bi şekilde bişeyler öğreneceğimi umut ederek dinlemeye devam ettim."şeye benzer eee..hah hani sakızı ilk ağzına attığında bi tat alırsın ya işte öyle ama o tadın devamlı ağzında kaldığını düşün.gerçi ben hiç sakız çiğnemedim ki!gerçek bedenimde bi ağzım yok çünkü ehehee!" zihnim bi bulamaca dönüşmüştü.mantıklı düşünemiyor arkamı dönüp koşarak uzaklaşmak istiyordum.ama mavi gözler beni kilitlemişti bi kere.irademi sonuna kadar zorlayarak bi kez daha kapadım gözlerimi.titreyen göz kapaklarımı birbirlerinden ayırdığımda küçük kız gitmişti. zarzor çıktım merdivenleri.eve ulaşmıştım.kapıyı çaldım.annem açtı.içeri attım kendimi.hızla üzerimdeki montu,eldivenleri ve bereyi çıkardım.sonra rahat kıyafetlerimi giymek için odama doğru yönelmişken annem "aç mısın oğlum?" diye seslendi mutfaktan. "açım tabii anne ne olacağıdı ehehe" diyerek odama gittim.

Doğan "dodo the bird" Öztürk

Hiç yorum yok: