Perşembe, Temmuz 27, 2006

Aktarımsal Bölge Canavarları -2-

Orukayu:Nam-ı diğer "yıkım getiren".Aktarımsal Bölge canavarlarının en güçlüsü,tek bir bakışıyla hasmının kalbini durdurabilecek güce sahip kadim bir "dehşet".Dostlarım şu anda bu kelimeleri yazarken dahi ellerim titriyor.İblislerin en güçlüsüyle bir kez karşılaştım.O zamanlar henüz gençtim,sanatta pek az yol almış bir çıraktım.Kendime fazla güveniyordum,kibirliydim.İblisin yaşadığı düzleme bir boyut kapısı açmayı başardım[şimdi anlıyorum ki bunu başaran ben değilmişim,iblis bir şekilde ne yaptığımın farkına varmış ve kendi boyutuna beni "çekmiş".]Orada yaşadığım işkenceler ve nasıl kurtulduğum bir başka yazının konusudur.Aklıma yaşadığım ızdırapları getirmemeye çalışacağım ve basit bir zihnin,sizin paranormal diye adlandırdığınız olgulardan korumak adına çevresine ördüğü bariyerleri bir kaç efsunla daha da güçlendererek yazıma devam edeceğim.
Orukayu hakkında bilgilerimi uzakdoğu kökenli eski yazıtlardan elde ettim.Dünyanın o ucuna niye bu kadar ilgi duyduğunu açıkçası bilmiyorum ama bu yaratık o diyarları kadim çağlardan beri lanetiyle kasıp kavurmuştur.İnsan suretine girdiğinden bahsedilmez o yazıtlarda.Baktığınızda gözlerini yakıp eritecek lanetli beyaz bir ışık hüzmesinin içindeki ifadesiz bir insan çehresinden ibaret bir fiziki yapısı vardır.Bu,gerçek formudur.Ancak son dönemlerde o da diğer gece yaratıkları gibi biz ademoğullarının kılığına bürünmüş,zehirli kelimeleri ve güç vaatleriyle ırkımızı yıkıma ve cehennem denen o dipsiz çukura sürüklemektedir.Kontrol altına alınamaz.Her ne kadar muhtelif kaynaklarda bu iş için çeşitli yöntemler önerilse de ben bunları deli saçması olarak adlandırıyorum.Sadece iblisin ilgisini üzerinize çekersiniz bunları uygularsanız ve bu da büyü sanatında çok güçlü değilseniz ölümden daha beter şeyler yaşayacağınız manasına gelir.
İblis,yakın çevresindeki havayı kontrol edebilmekte,kısıtlı bir alanda ani fırtınalar dahi yaratabilmektedir.Ayrıca "kara lisan" üzerindeki hakimiyeti inanılmayacak derecede mükemmeldir ve tek bir sözüyle sizi başka bir varoluş düzlemine yollayabilir veya bedeninizi parçalara ayırabilir.Bildiğim tek zaafı ay ışığıdır ve bu ışık da sadece iblisi rahatsız eder,üzerinde kendisini bağlayacak ya da kendisine zarar verecek herhangi bir etkisi yoktur.
Son olarak size kendisi hakkında verebileceğim en iyi öğüt O'ndan uzak durmanızdır.Zira muazzam bir güce haizdir ve kökeni hakkında okuduğum kaynaklardan birinde,Luciferle birlikte cennetten kovulan düşmüş meleklerden biri olduğundan dahi -şüpheyle de olsa-bahsedilmektedir.Bunlar doğru mu değil mi,muhtemelen bunu sadece iblisin kendisi bilmektedir.Sanatta yeni arkadaşlarıma tavsiyem benim gençken kapıldığım o kibir denilen lanetli duyguya kapılmamaları ve başlarından büyük işlere kalkışmamaları olacaktır.

İstanbul Baş Büyücüsü Kelam Efendisi Memth

fantezi fantazi

Hani şöle bişi vardır hangi canlı olursan ol şeet.Şeetmek nedir?Şeetmek türünün devamını devam ettirmek için(!)tamamen güdüsel enerji aktarımıdır...Bu olayda enerjiyi nereye aktardığın önemli tabi.Hayvanların şeetmesi komik gelir bize.Bir filin şeetme çabasını düşünsenize,uzun atlama yarışı gibi.İnekler azınca kuyrukları havada koşmaya başlarlarmış buna halk arasında ineği bökenek tuttu denirmiş.İneğin sahibi bir dana sahibine bizim ineği bökenek tuttu seninkiyle bir şeetse?dermiş.Eee inekte bi canlı onunda bir enerji birikimi oluo,türünün devamını sağlamak zorunda.Danalarda zaten dünden hazır olurlarmış bu işe hiç önemli değilmiş zamanı mekanı.Fantazi falan zor yani.Bide insanlara sorsak şu fantazi meselesini.İnsanlar kadar bu konuda yaratıcı canklı yok.Bu günlerde otoban kenarı fantazisi 1 numara.Adam araba kullanırken bi bökenek tutuyo bi şeetsem die atıo kendini otoban kenarına.Hemen buluo bi eş atıo çalıların arasına doağa fantazisi falan alıo tek tek hastalıkları.Hepatit,AİDS ne bulursa boyun eğiyo.Sonra bide hanımı bökenek tutuyo hanımda alıo hastalıktan payını bide hanım adamı aldatıyosa şerefsz sevfgili de alıo mikrobunu oooo toplumsal olarak hepimizi bökenek tutuo sonra.Uzmanlarda merak edio bu hastalık nası nerden gelio die.Bizim esnafa göre muzun üstünde geliomuş:)Meyvelerin üstünde başka hastalıklı ülkelerden geliomuş.Fantazi önemli bişey.Hatta bir çok erkeğin ölümüne sebep oluyor.Bir çok erkeğimizi bu fantazi yüzünden kaybediyoruz.Kadın erkeği yatağa bağladı mı bizim şapşallar mest oluoyr,kadın da bi sapık çıkınca tüm bıçak darbeleriyşle yada pipisinin kesilmesiyle hadım olup gidio.Zawallımın tüm fonksiyonu hayatı bitmiş oluyor nede olsa ordan önemli bvişi yokı ya.Dikkat etmek lazım annelerizin duyduğu halk efsanelerinde de hep fantazilerin bir yeri vardır.Nette tanıştığı kızın evine giden genç kendini çıplak küvette bulur ve böbreği çoktan gitmiştir kanlar içinde öleece kalakalmıştır.İnsan olmak lazım:)Üremeninde bi adabı war tabi.
ANLAMSIZ BİŞİ---Yaaa odam da 1 yıldır sarı bir kalem var ve kimin olduğunu bilmeden onunla yaşadım bir ara kimin olduğunu buldum teslim ettim ama bu sabah yine odamdan çıktı nedir bunun sırrı?Bu bi işaret mi?
TOP HOP 5'İM
1-ÇAMUR-HARA
2-YAVUZ ÇETİN-SADECE SENİN OLMAK İSTİYORUM
3-ERİC CLOPTAN-KNOKİN'ON HEAVEN'S DOOR
4-FİNGER ELEVAN-SLOW CHEMİCAL
5-BLACK LABEL SOCİETY
fulyy'ne dio bu yaa'güler

Salı, Temmuz 25, 2006

Yol kenarında oynayan çocuklar

Bilmem gördünüz mü? "Pinhani" diye bir grup var. O kanaldan bu kanala atlarken "İstanbulda" adlı şarkılarının klibine rastladım. Normalde fazla beklemem ama bekleyesim geldi. Klibi eleştirmen gözüyle izliyordum. Şuraya şu çekim iyi olur diyordum ve yönetmen o sahneye geçiyordu. Benim çekeceğim açıları kullanıyordu. Grup amatör duruyor zaten ilk albümleri. Yönetmen sanki "Ben hallederim abi o işi." lafıyla işi almış kamera meraklısı bir genç. Yönetmen de grup kadar acemi duruyor. Şimdi yalınlar yani Trockya Grubu için bir klip çeksem aynı böyle olurdu diye düşünürken. Klibin sonu geldi ve köşede yönetmenin adı belirdi...

"O. BAYRAM" yazıyordu.

"Aman tanrım geleceğimi görüyorum!" dedim ve diz çöküp ağlamaya başladım. :) Şaka tabi ki sadece şaşırdım. Lütfen o klibi sizde izleyin, "Dream Tv" de çıkıyor kendisi. İzledikten sonra bana doğru gördüğümü belirtirseniz sevinirim.

Pazar, Temmuz 16, 2006

Aktarımsal Bölge Canavarları -1-

Dostlarım sanırım artık bazı gerçekleri sizle paylaşma zamanım geldi.Çok yoruldum zira.Bazı gerçekleri o denli uzun süredir saklı tutuyorum ki...Ama artık zamanı geldi.Kadim güçler uyanıyor,kabuslarda kalması gereken şeyler gece gölgelerinden dünyamıza sızıyor,karanlık gün be gün büyüyor.Bunu yapmam doğrumu bilmiyorum ama bildiklerimi sizlerle paylaşmam gerektiğini hissediyorum.Hepsiyle tek başıma savaşmam imkansız.Eğer bu yazıyı okur,burada yazılı korkunç gerçekleri öğrenirseniz hayatınız eskisi gibi olmayacak buna emin olabilirsiniz.Farkındalık ve bilgi sizi diğerlerinden ayıracak ve güçleneceksiniz fakat bundan önce içinde bulunduğunuz cehaletin getirdiği mutluluğu da kaybedeceksiniz.Bu bir uyarıydı.Eğer hala bu yazıyı okumakta ısrarlıysanız ,gölgelere hoş geldiniz demekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Garip bir çağda yaşıyoruz.Sadece masallarda varolduğunu sandığımız iblisler,habis ruhlar,alevden olma kibirli cinler aramızda yaşıyor.Tabii onlarınkine yaşamak denirse...Karanlıktan da karanlık bir yerden gelen bu acı dolu ruhlar,yaşadıkları nefreti ve ızdırabı bize de çektirmek istiyorlar.
Ben onların karşısında duranlardan sadece biriyim.Sayımız az.Güçlerimiz bu yaratıklarınkiler karşısında aciz ama umudumuz var.Bu yazıyı okuyan dostlarım,umut ediyorum ki burada yazılı bilgiler işinize yarar.Karanlıkla yaptığımız bu savaşta size yardımcı birer umut ışığı olurlar...
...ya da siz de diğerleri gibi kaybedeceksiniz ruhunuzu...
Bu ilk yazımda size aramızda insan suretinde dolaşan bir kaç yaratıktan basedeceğim.Bunlara karşı dikkatli olun.Hepsinden korunmak için ayrı büyüler ve efsunlar yapılabilir.Ben,bilgim yettiğince size yol göstereceğim.
Umut edelim ki bu bilgiler işinize yarasın dostlarım...

PeraPolente:Aktarımsal Bölge diye tabir edilen günah yuvasının müdavimi bir gece yaratığı.İnsan suretinde dolaşmasına rağmen onu bizlerden ayıran bir kaç özelliği yok değil.Örneğin tişört sandığımız şey...Orda bir yüz var görüyorsunuz.Bu Doğa denilen iblis istediği zaman o yüz canlanır ve her kelimesi iğrençlik dolu bir lisanda konuşur.Kelimeleri bir delinin mırıldanmalarına benzer.Ancak aklınızı kaybetmenize yol açacak kadar etkilidirler.PeraPolente hitit dilinde "nefes boğan şeytan" manasına gelmektedir ve bu iblisin kullanmaktan en fazla keyif aldığı ismidir.Efsanelerde 47 ayrı ismi olduğu ve bunları bir kerede doğru sıralamayla arka arkaya söylediğinizde bu iblisin yanınızda peydah olarak bir dileğinizi gerçekleştireceği rivayet edilir.Araştırmalarım sırasında elime geçen eski uygarlıklara ait bazı kitaplardan edindiğim bir başka bilgi de şöyle:bu iblis müziği çok sevmektedir.Melodilere karşı garip bir zaafı vardır ve pek çok eski büyücü bu iblisi müzik kullanarak boyundurukları altına almış ona isteklerini yaptırmışlardır.Ancak böyle bir işe kalkışırken çok dikkatli olmak gerekir.Eğer sanatta[büyüden bahsediyorum]yeterince ileri düzeyde değilseniz,karanlığa düşmeniz işten bile değildir.

Ömer:En tehlikeli canavarlardan biri.Çehresi herkesi etkileyecek yalancı bir masumiyet taşır.Ancak bu tamamen bir aldatmacadır ve bir kez ağına kapılanlar göreceklerdir ki nefreti fırtınalardan bile tahrip edicidir.Alevleri kontrol edebilen kovulmuş bir cindir.Ne bizim dünyamızda ne de gözlerimize çekilmiş perdelerin arkasında kalan adını anmayacağım o diyarda yaşar.İkisi arasında kısılıp kalmıştır ve bundan dolayı insan zihninin alamayacağı devasa bir garez taşır içinde.Zamansız boşlukta canlı alevden bir sarayda yaşar ve daima yanar.Bu dünyada kandırıp yanına çektiği kayıp ruhların yaşadığı işkenceler tek eğlencesidir.Babilin çöküşünü getiren fırtınada rolü olduğunu eski yazıtlardan öğrendim ama bu konuda bilgiler yetersiz.Ayrıca bu yaratığın da müziğe karşı zaafı olduğu bilinmektedir.Yukarda bahsettiğim şekilde kontrol altına alınması muhtemeldir ama aynı tehlikeler yine geçerlidir.Ayın yeniay olduğu formunda,karanlık bir ortamda 11 mum yakılır ve insan nefesi kullanmayan herhangi bir enstürmanla doğru melodi çalınırsa bu alev ruhu çağırılabilir.Ancak kontrol edilmesi çok güçtür ve yalanlarıyla kendisini serbest bırakmaya sizi kolaylıkla ikna edebilir.

Dostlarım,şimdilik bu kadar yazabildim ama merak etmeyin ileriki yazılarımda daha pek çok yaratıktan bahsedecek ve sizi bilgilendirmeye devam edeceğim.

Işığın yolundan ayrılmayın!

İstanbul Baş Büyücüsü Kelam Efendisi Memth


ordan burdan

Bir kaç gündür ev dolup dolup taşıyor.Dün evde 8 kişiydik allah'tan ev de yatacak yer problemi olmadı.Her oda da ya 2 kişi ya da 3 kişi kaldı.Yarın 2 tane sınavım var ve ben halen dersin başına oturabilmiş değilim,neyseki kolay da pek kasmıyorum.Hafta sonu Ayvalık işi de yattı çünkü misafirlerimiz vardı tüm cuma ve cumartesi izmir'i gezdim.Şu sıralar izmir pek kalabalık değil çünkü herkeşler ya denizde ya da başka bir yerde tatilde.
Misafirlerimizle ilk önce gezmeye İnciraltıyla başladık.İnciraltı sahilde ve harika balıkçılar,cafeler,restoranlar var.İnsan kendini orda acaip huzurlu hissediyor.Özdileğin marketinden alınan aparatiflerle sahile oturup keyif yapmanın tadı bambaşka 0luyor.
Sonra Alsancak'ta bir akşam yapmak:rock barların önünden geçerken siyah giyen adamaların içmeleri,sokakta tesbih satan zencilerin şirinliği,saksofon çalan romantik adamın hiç nefesinin tükenmeyişi ve sizi o harika,büyülü havaya sokması,tikilerin komikliği,travestilerin yanınızda ki erkeklere bulaşması,sahil tarafından yürürken her cafe'nin her barın önünde duran adamın kolunuzdan tutup size zorla içeriyi göstermesi,midyecilerin önünün kalabalıklığı ve daha bir çok şey gerçekten yaşamadan tat almanızı ve yaşadığınızı hissetmenizi sağlıyor.İzmir konum ve durum itibariyle hem eylenmeyi seven hem de eylenmeyi bilen bir şehir olduğu için hiçbir memleketinde canınız sıkılmıyor.Her yerde mutlaka ilginç olaylarla karşılaşıyorsunuz.Özellikle kıyıya yaklaşan arap gemilerinin mürettebatı Alsancak sokaklarına inince bu ilginç görüntü karşısında şaşkınlığınınızı gizleyemiyorsunuz.Sarıklı beyaz üniformalı zenci bir sürü yağız delikanlı ya mağzalarda alışveriş yapıyor ya kordonda çimlere uzanmış izmirin kızlarını kesiyor ya da izmir sokakların da volta atıyor.Hatta arkanızdan hiç bilmediğiniz bir dilde birşeyler söylüyorlarsa ve siz dönüp ingilizce yanıt veriyorsanız durum olduğundan daha da komik bir hale geliyor.Geçen gün arkadaşlarım Alsancakta gezerlerken mini minicik minyatür bir çocukla karşılaşmışlar.Bu çocuk ayakları yalın elinde bir demet gül satıyormuş.Bizimkiler bunu görünce hemen takılmışlar ve konuşmaya başlamışlar,gerçekten zeki ve çok şirin bir çocukmuş.Giderlerken de eline bir miktar para koymuşlar ve el sallamışlar ama çocuk peşlerinden ayrılmamış bizimkiler de merak etmişler neden peşimizden geliyor nası sevdi bizi falan diye,ama çocuğumun amacı farklıymış:Meğer parayı alınca kendini suçlu hissetmiş ve gülünüzü unuttunuz diye peşlerinden gelmiş.Sonra arkadaşlarım gülü istemediklerini başkasına satmasını söylemişler ama lütfen gülü alın diye çocuk ağlamaya başlamış,bizimkiler de dayanamayıp gülü almışlar fakat bu sefer de gül kırılmış.Çocuk özür dileyip uzaklaşmış.
Çocuklar kadar saf ve temiz kalabilmeyi çok isterdim.İnsanlar keşke hiç büyümeseler diyor bir yanım ama hepimiz toplu yaşama ayak uydurabilmek için benliğimizi,saflığımızı mahvediyoruz.offf off içlendim bak şimdi yazdıkça yazasım gelio ama başka bi yazıya umarım dersim geldi şimdi:)...bugün 18 temmuz yazıma azcık devam edicem yaa ümit izmire gelcekti gelemiomuş bende uygun koşullar falan hazırlık yapmıştım ama neyse yaaa başka zamana demekki.Bugün ÖSS açıklandı way be!Yaa bide şimdi iş başvurusu için mülakata gitmeliyim,sanırım iş buldum. :)
fulyy'İŞÇİ'güler

Küçük Bir Çerçeve

2006 yılının Temmuz ayının 16. sabahı bir yazı yazmaya karar verdim. Yazıya başlama saati 05:02. Uzun süredir bahsetmek istediğim bir konu vardı; "madur babanın dramı" Yan binada ikamet etmekte olan komşularımız bir kız iki çocuktan oluşan çekirdek bir aileydi. Anne, bir sabah yatağında ölü bulundu, kesinlikle bir sebebi vardır ama ben şu anda bunu hatırlamıyorum. Aradan yıllar geçti, baba emekli olmuştu. Yaşlanmaya başladı ve yaşlılıkla birlikte akıl sağlında bozulmalar vuku buldu. Şu anda çocuklar başka bir eve taşınmış durumdalar. Babanın emekli maaşıda çocuklar tarafından alınıyor. Madur baba ise eve kilitlenmiş bir şekilde komşularının verdiği yiyeceklerle yaşıyor. Babam bir dilekçe yazıp, sokak sakinlerine imzalattı ve belediyeye bildirdi ama bildiğim kadarıyla hiç bir gelişme olmadı. Sonuç olarak anlatmak istediğim hayatta ölümden daha beter olaylar var.

Perşembe, Temmuz 13, 2006

Attırımsal Bölge!

---Bilmiyorum daha önce size bahsettim mi ama en sonunda kendime bir fotoğraf makinası aldım en mekaniğinden. Sitenin ilk ay yazılarına bakanlar görebelir yazımı.---
Dodonun da dediği gibi her şey çok sıkıcı, bakıyorum da gençliğimizin en büyük sorunu mutsuzluk. Yine bakıyorum etrafımdaki insanlara psikolojileri saatlere endeksli, bir gün içinde farklı ruh halindeler (ben de dahil). İnsanlarda genel bir tatminsizlik var, bunu da tüketim hızına bağlıyorum, gerek ilişkileri gerekse bize sunulan değerleri tüketmemizdeki üstün gayrete... Gün aşırı değişen aşklar, dostluklar, dalga geçmiyorum ki oturduğumuz evler, semtler... Bir düşünsenize bu yaşınıza kadar kaç ev değiştirmişsinizdir? Eskiden 3-4 kuşak yaşanılan evlerde artık en fazla 3-4 yıl yaşanıyor. E sonra kimse gelip bana nerde o eski komşular bea demesin! Her şeyi tüketiyoruz, en başta zamanımızı semra hanımlarla meriç beylerle tüketiyoruz! Semra hanımdan ve uykumuzdan kalan ufacık zaman diliminde de nasıl oluyor da büyük kısmı yalan olan, her anlamıyla yanlış yaşanılan aşkları, dostları sığdırabiliyoruz anlayamıyorum.

Yakında fotoğraflarım ve karikatürlerimle karşınızda olacağım!

Bahadır"DelokalizeMolekülOrbitali"Emirler

Salı, Temmuz 11, 2006

çok pis tiksindim!

bu aralar acayip tiksinmiş durumdayım herşeyden.ya böyle gece yatıyorum tamam mı,sonra bi uyanıyorum saat iki olmuş[öğle vakti lan!].hiç kalkasım falan gelmiyor yataktan.sonra zaten kendime geldiğimde akşam olmuş oluyor.bok gibi geçiyor günler.bi ara sanki bi anlam katılıyor gibi olmuştu hayatıma o da patladı gitti.insanın umutlarının kırılması çok kötü.ya bakıyorum çevreme aslında herkes aşağı yukarı aynı durumda.bi olcay'ın umrunda değil galiba diyeceğim de büyük ihtimalle o da "süper çaktırmayan" bi insan olduğu için öyle geliyor.hayır herif bi de rahat çok etkilemesine izin vermiyor hayatını abidik gubidik atraksiyonların galiba.hmmm.bilmiyorum ya olcaya kafam girsin ne bileyim.
olcay demişken bugün kendisine bi takım g3 videolarını izlettim.gitar virtüözlerini falan gördü bu.böyle bi baktım gözleri açıldı bi parıltı geldi falan.sevindim.
ototrite çok pis bişey.harbi diyorum bak.yani eğer bi insan size kendi hayatında söz sahibi olma hakkını tanıyosa size ufak çapta bi "güç" bahşetmiş oluyor.bu güç kişisel egomuzu tatmin etmek için mükemmel bişey.yani aşk mevzusunda da var bu[doğa bilir hehe].sıkılana kadar[aşk bitene kadar ya da]o insana sözünüzün geçmesi durumu vuku buluyor.çok süper cidden ya.sonra o gücü kaybediyorsunuz.e malum bünye bi süre sonra delleniyor zira kimse kimseye kendi üzerinde baskı kurması için,bilerek ve isteyerek böyle bi gücü vermez.bişeylerin farkına varınca ayar manyağı oluyorsunuz[siz oluyorsunuz ben olmuyorum alla alla].neyse işte sonuçta şu hayat denilen foseptik çukurunda[yeah!]kimseye çok fazla bağlanmamak lazım.bencil olun mınakoyim![ben olamadım siz olun hehe]
aslında bana uğraşacak bişeyler lazım bu aralar.ama ne bende böyle bi "aktif olayım akılları alayım" eğilimi var,ne de çevrede bu isteğimi dikkate alan bi takım garip güçler falan var[anlıyorum].sonuçta oldukça keyifsiz gidiyor hayatım.
yıkılan umutlardan bahsetmiştim değil mi?ya evet o çok kötü birşey işte.çok güçsüz hissediyor insan kendini.özgüveninizi yitirdiğinizi falan hissediyorsunuz.tavsiye etmiyorum![tabii]
onun dışında yaz gelmiş diye duydum.dondurma falan yenilebilir[fransa bile yenildi finalde dondurma mı yenilmeyeceğimiş dediğinizi duyar gibi oldum sanki ya da değil bilemiyorum].istersen karpuz keseyim?peki sen bilirsin.
dream theater'dan "overture 1928" ve "strange deja vu" yu tavsiye ederek kaçızlıyorum.

tatil mi dedin o da ne?

Yaaaa yazıyorum yazıyorum sinir olup siliyorum yaa ben günlüğüme tekrar başlicam yaaa neden benim netim yok yaaa bu aralar acaip dertliyim herşeye kafamı takıyorum.Geçen gün iyi bir ilişkinin temellerini attığımı düşünüyordum ve bugün yine yanıldığımı anladım neden insanlar saflıklarını ve masumiyetlerini yitiriyorlar?Eski aşklar nerede kaldı ahh ahhh.Sanki çok yaşlandım ama zaman kötü artık kimseye güvenemiyorsun,özellikle tüm izmirliler üstlerine alınmasın ama izmirliler'den kime güvensem hüsrana uğradım.Bundan sonra da yanlız kalmaya karar verdim öyle saftirik saçma ilişkilerdense yanlız kalırım daha iyi.Yani beyaz atlı prens meselesi falan.Geçenlerde Cezmi Ersöz okudum yine ve adam sırf aşk için yaratılmış.Hüsran,ayrılık zevk veriyor sanki ona hiç koymuyor.Yeter ki aşık olabileceği birileri olsun.Bende artık takmıyorum insanları kafama,sinirlerimi bozuyorlar,çünkü ben nekadar işi ciddye alsam bir erkek okadar salıyor ve rahat davranıyor.Aşk dediğin büyülü bir şeydir böyle onu görmek için can atarsın,yanında heycanlanırsın falan,ama tabii bu heycan meselesi falanda ilk aylar için geçerli zaten.Şimdi herkes kaşar olmuş.Elimi nereye atsam en gerzeği beni buluyor yada.Okulda sinir ötesi karman çorman sınıflar kimse birbirini tanımıyor,haftaya sınavlar var ben daha pek sallamadım,henüz denize bile gitmedim.İzmirde olmama rağmen adaya bile kaçamıyorum ama işallah bu hafta sonu Ayvalık yolları gözüküyor bana bakalım gidebilecekmiyim?Kendi ayaklarımın üstünde duriim çalişim dedim ama işte bulamadım,kendi para mı da kazanamadım.İlk defa merak ettim kendi paranı kazanmak nasıl bir şey diye ve karar verdim çalışmaya herkes yapamicağımı söylese de ben kararlıydım ama halen bulamadım.Aramayı da bırakmış değilim heryerlere başvuruyorum,işllah ben de gitmeden 1 yada 2 günlükte olsa çalışıcam ve kendi paramı kazanıp gidicem evime:)Babamın karşısına çıkıp başardım işte dicem.İnsanın kendi ayaklarının üzerinde durabilmesi önemli.Baba parası bir yere kadar ve ben bir birey olduğumu ispatlayabilmeliyim.Burda apartmandaki aileler üstümüze üstümüze geliyorlar baba parasıyla yaşamak kolaydır hiç bişey bilmiyorsunuz siz diye ve haklılarda.Ben şimdiye kadar hiç çalışmadım ve bunla da gurur duymuyorum tabi ve merak ediyorum,gerçi üniversiteden sonra hayatım çalışmakla geçicek ama olsun.Bide millete taktım bu aralar okulda çim muhabbeti yaparken etrafıma bakındım şöyle herkes metal,rock,tiki falan ayrı ayrı insanlar acaba bunlar evlenince nasıl olur diye geçirdim içimden.Şimdi sorsanız hepsi ben evlenmicem der ben de külahıma anlat derim.Babalarımız annelerimizde zamanında aynı şeyleri yaşamışlar şimdi hepsine bizi anlamıyorlar diye söyleniyoruz ve gün gelecek çocuklarımızda bize söylenecek.Neyse işte salak salak düşünüyorum be yine.Ya bide geçen gün cafede oturuyoruz arkadaşın biri avizeye ahize demesin mi:)ahize neydi-avize neydi?Karıştırılır tabi canım birbirine yakın kelimeler.Amma uzattım neyse sıkıldıkça yazmassam...Yanlışlarım olabilir affola!
fulyy'ekzantirik hikayist'güler

Perşembe, Temmuz 06, 2006

Özgürlük



En son filmim. Half life 2 tşörtü giyen Sinan adında ki genç yönetmen rolünde ben varım :) Daha önce site içerisinde "senaryoaktar" adı altında bir yarışma yapmıştım ama ciddi bir fikir çıkmamıştı. Biz de "Ne kadar özgürüz?" sorusundan yola çıkarak bu senaryoyu oluşturduk. Trakya Üniversitesi Radyo Televizyon Bölümü son sınıf öğrencileri ile birlikte çekmiştik, artık mezun oldular.

Pazar, Temmuz 02, 2006

Şöyle bi durum izahı...

Yaz tatili başladı, 3 tane bütünlemem var. Ne yapıyorum? Televizyon izliyorum ve bilgisayar kullanıyorum. Tv'de genel izleyici ve internette msn kullanan genel asalak kitlesine katılmışım. Genel izleyici olmak kolay değil, msnde gerçek hayatta kuramadığın cümleleri kurmak ise çok kolay. Yurtta, gazete okurdum artık onuda bıraktım. Arada sırada www.ntvmsnbc.com a giriyorum başlıklara bakıyorum. Polis memuru cinnet getirdi, bi kere olsun evine çiçek getirmiş miydi? Hiç bir zaman çiçek almadığı karısına iki kurşun hediye etmişti. Konu bu değildi "cinnet getirmek" ve "cinnet geçirmek" arasında fark var mıydı? TDK (Türk Dil Kurumu) sitesi www.tdk.gov.tr daima yardımcı olur. Cinnet getirmek: Bir an için delilik belirtisi göstermekmiş "Ayol, duydunuz mu? Fahim Bey cinnet getirmiş." demiş A. Ş. Hisar bir yazısında. Cinnet geçirmek ise delirmek ya da aklını kaçırmak olarak anlatılıyor, örnek cümlesi yok. Ben şu sonuca varıyorum eğer cinnet sonucu kendini öldürüyorsan bu kısa bir süreye tekabül ediyor ve cinnet getirmiş oluyorsun ama cinnet getirip hiç bir şey yapmazsan o zaman cinnet geçirmiş oluyorsun. Haberde ki anlamı doğru yerinde kullanılmış yani. Nette ne kadar boş işlerle uğraştığıma tanıklık ettikten sonra televizyona geçelim. Saat 6 civarı, cnbc-e (Cehalet Nakledici Beyaz Cam - Eblehleştiricili) kanalını açmam lazım. Borsa biter, ekonomi haberleri sona erer. Amerikanın göz boyayıcı, zihin bulanıklaştırıcı, biraz kahkahalı, düşünmeden güldüren, ingilizce geliştiren, okumayı hızlandıran dizileri başlar. Ben bunları bilmeme rağmen türk yapımı dizlerden fazlası ile sıkıldığımdan bu dizileri izlemeye başlarım. Başka kanallarda güzel bir film olduğunu bilmedikçe cnbc-e den vaz geçmem.

Yazıyı nereye bağlayacağımı düşünürken girdiğim site ve izlediğim kanal arasında bir bağ buldum. Ntvmsnbc.com ve cnbc-e aman tanrım nbc, aman tanrım beynim yıkanmış. Sizlere sevgiler saygılar, nbc tarafından ariel (şaron) ile yıkanmış beynimle. Ayrıca resim de ki deniz kızının adı Ariel.

olcay "amerikanın köpeği" bayram