
Ferihegy havaalanına ulaştık. Pasaport işlemlerinden sonra bavulumuzu aldık ve dışarı çıktık. Havaalanında euroları forinte çevirmek gerekiyormuş ve biz bunu unuttuk. Sonuçta avrupa dedik ve euronun geçeceğini düşündük. Bizi bir taksi şoförü karşıladı ve yeteri kadar ingilizce biliyordu. Uzun bir yolculuktan sonra bizi yurdumuzun önüne bıraktı. İngilizce bilmeyen bir kadının yardımıyla yurt kaydımızı yaptık. Odamıza yerleştikten sonra acıktığımızı düşündük. Bulduğumuz ilk bakkalda euro gösterdik ve "No, no, no!" şeklinde bir kafa sallaması hareketi ile karşılaştık. Tesco adında büyük bir market vardı, oradan bir şeyler alabileceğimizi düşündük ve bilinmeyene doğru yürümeye başladık. Tesco'nun yerini bilmiyorduk ama o gün doğru yönde yürümüşüz. Sadece yolun yarısına kadar gitmişiz. Yurda geri geldiğimizde bizim üniversiteden gelen kızlar oradaydı. Bir tanesi bize Gyors ısmarladı. Gyors macarcada "acele" demek yani fast-food gibi bir şey. Bildiğiniz döner ama yaprak değil, küçük parçacıklar halinde. Tavuk seçeneği vardı. Büfede ki adam suriyeli çıktı ve çok az türkçe biliyordu.
Karnımız doyduktan sonra kızlarla muhabbete başladık. Anlattıklarına göre 23 erasmus öğrencisinden 11'i türkmüş yani macarcası török. Ayrıca burada török lokantası çok var. İşletenler de türk tabi. Bir sürü türk olunca ve török lokantısına gidince, insan macaristanda olduğunu unutabiliyor.
İlk yerleştiğimizde yurtta fazla bir şey yapmadan yeni yurdumuza taşındık. Beş ay boyunca kalacağımız yurdumuza. Uzunca bir süre internet için bekledik. Aslında internet hala gelmedi ama bu yazıyı internet geldiğinde yollayacağımdan internet gelmiş gibi davranıyorum.
Yeni yurdumuz harika. Türkiyede bu kadar iyi bir yurt olabileceğini düşünmüyorum. Odamızda banyo, tuvalet ve mutfak var. İkinci gece bir arkadaşın odasına yarasa girdi. Fotoğraflarını gösteririm. Bir süre odanın içinde tur attıktan sonra pencereden geri çıktı.
Derslere geçelim bari değil mi? Hocalarla konuşup ders saatlerini ayarlıyoruz. Hocalarla konuşabilmemiz için onların bize zaman ayırması gerekiyor. Bu yüzden her gün kordinartörümüzün odasına gidip soruyoruz "Bir haber var mı?" diye. Şimdilik bir dersimizin kasımda başlayacağını biliyoruz. Bir dersimiz iki haftada bitti. Bir ders alıyoruz. Bir tanesi de haftaya başlayacak galiba. Ayrıca haftada 2 saat macarca var. Kısaca şu anda haftalık ders saatimiz 4, sadece dört.
Ders işlemiyorlar, sürekli partilere gidiyorlar peki bunlar nasıl bizden daha ileride? Bu mu yani? Adamlar sürekli rahat. Aklıma geldi, zamlar yüzünden olaylar çıkmış galiba. Biz olayın tam içindeydik aslında. Sesleri duyabiliyorduk. Sadece geçtik ve trene bindik. Sonra ki gün Budapeşteye gittiğimizde hiç bir olay yoktu. Sürekli budapeşteye gidiyoruz, burası aynı köy gibi ama şehir.
Asıl olayı unuttum. Bunlar 10 yıl kadar önce komünistmiş. O nedenle evler müstakil ve tek katlı. Herkes eşit bir bakıma. Merkezde büyük apartmanlar görebiliyorsunuz ama 1980 yılından öncesine benziyor. Çok eski binalar. İstanbulda da benzerlerini görmüştüm. Komünizimde ulaşım esas olduğundan her yere ray döşemişler. O zamanlar ulaşım bedavaymış. Şimdi sadece yaşlılara bedava. Onlar da sürekli dolaşıyormuş.
Resimler için de iki adres vereyim:
Birincisi ve İkincisi
Kendinize çok iyi bakın. Siteye bir şeyler yazın.