Pazartesi, Ekim 29, 2007

Başlık:Başlık:Başlık:Başlık:Başlık:Başlık:


Neden insan sıkıldığını hissettiğinde daha çok sıkılmak için elinden geleni yapar? Misal ; yarım bıraktığı bir kitabı bitirmek,sınavına çalışmak,kişisel bir şeyler yapmak,sevdiği yada severmiş gibi gözüküp hiç hazetmediği-ki zaten bunlarla konuşmanın yegane amacı inceden laf koyaraktan bünyeyi rahatlatmaktır!- arkadaşlarıyla konuşmak,manitasına sataşmak kavga çıkarmak en keyiflisinden yada ne bileyim yahu en basiti uyumak gibi sürüyle sıkıntı giderici eylem varken hayatta, neden neden insan sıkıldığında daha çok sıkılmak için boş boş oturur...

Perşembe, Ekim 25, 2007

mucize


Bitmez sandığım şey mucizemdi.

Gitmez sandım herkes

Üst üste eşyalar... kalır anılar...

Niye?


Nedenini bilsen bile konuşma

İstersen acı ama dur yanımda

Sonumuzu görsen bile aldırma

İstersen üzül ama çok ağlama


Beni mi buldu herşey.

Beni mi buldu herşey.

Beni mi buldu herşey.
( iki isimli grubum bir şarkısı)

Çarşamba, Ekim 24, 2007

İçe Dönüş


Garip bir haldeyim.. Kimliğimin bana uzak uçurumuna sürüklenir gibiyim.. Sesler ve renkler büyük bir karmaşa, beynimin ufka açılan ara sokaklarında.. Mavi desem değilim artık, kırmızı çocuksu bir hevesti belki.. Kuş sesi insan sesinden daha yakın hatıralarıma.. Siliniyor muyum yoksa silinmeyi mi seçiyorum hava boşluğunda..
Kaçıyorum eski benden ve yalnızlığın doğuşunu izliyorum gölgeli evrenimde.. Yorgunum belki,belki kırgınım paletime.. Fırçasız dolaşmak istiyorum, ellerim cebimde.. Kimse dokunmasın bana bu ara.. Elinizi dahi uzatmayın kurtulmak da istemiyorum, siyahın rüzgarında savrulasım var.. Belki günlerce belki aylarca.. Ne zaman sıkılırsa bıraksın beni..
Tuhaf olansa iki uç noktada gidip geliyorum.. İçimde iki ayrı insan, biri benim yıllardır, diğeri yalnız ve karanlık.. Beni bir tek o biliyor, beni bir tek o yaşıyor ve belki de bana fazlasıyla yetiyor.. Aşkla gelen bir yalnızlık devrimi bu..
Dışa karşı içe dönüş…

Pazartesi, Ekim 15, 2007

high hopes

"beyond the horizon of the place we lived when we were young
in a world of magnets and miracles
our troughts strayed constandly and without boundary
the ringing of the division bell had begin"

böyle başlayan bir şarkı.süper degil mi sözler? süpersel bir vokal..

insana huzur veren gitar nagmeleri -inleyen nagmeler-

"along the long road and on down the causeway
do they still meet there by the cut

there was a ragged band that followed in our footsteps
running before time took our dreams away
leaving the myriad small creatures trying to tie us to the ground
to a life consumed by slow decay"

sonra da böyle devam ediyor büyü aynen böyle nakarat a kadar.zirveye tırmanıyor.ve nakarat aynen şöyle

"the grass was greener
the light was brighter
with friends surrounded
the night of wonder"

off off dedirtiyor orgazmdan zevkli anlarda ilk 3 e girecek bir atraksiyondur herhalde..

bundan sonra ki sözler

"looking beyond the embers of bridges glowing behind us
to a glimpse of how green it was on the other side
steps taken forwards but sleepwalking back again
dragged by the force of some inner tide

at a higher altitude with flag unfuried
we reached the dizzy heights of that dreamed of world

eneumbered forever by desire and ambition
there's a hunger still unsatisfied
our weary eyes still stray to the horizon
though down this road we've been so many time"

ohannes dedirtmiyor mu size de? ben her dinledigimde tüylerim diken diken oluyor valla lan.

"the grass was greener
the light was brighter
the taste was sweeter
the nights of wonder
with friends surrounded
the dawn mist glowing
the water flowing
the endless river

forever and ever"

yine zirvedeyken 5 dk 20 sn de başlayan gilmour un gitar solosu ise tüyleri diken diken etmekle birakmayip oldugunuz yerde yıgılmaya sebebiyet verdiriyor.

roger waters'dan sonra ki pink floyd un tek adam gibi şarkısı desem yeridir belki.

en baştan en sona bir dinlenti bir huzur veriyor.

neyse 7. dinlemeden sonra yazılmış bir yazıydı.bakalım kaç kere daha dinleyecez..

sick in the (sıkıntı)


Dodo'nun başlığı görüp "başlığını s.keyim" dediğini duyar gibi oldum lan bir an.

O değilde delirecem galiba uyuyamiyorum.Ben biliyorum uyucam şimdi kalkacam 4 saat en en ama en fazla 5 saat sonra. Zaten ortalama 6 saat uyuyordum bu 5 e doğru yol aliyor.

Neyse bi de (doğru mu bi de yazılışı) şu duman dan ne zaman sıkılacam meraklar içinde bekliyorum.Yok sıkmıyorlar hala. "sen hiç üzülme hiç ağlama bak hala burdayız" oha be ne güzelmiş.

Sıkılınca em pe üç pileyırımla geziyorum ben bazen böyle gece falan çıkıyorum deli gibi dolaşıyorum.Ta ki peşime bir köpek takılana kadar.O zaman bunun bir işaret olduğunu anlıyorum ve koşar adımlarla(koşarak) eve gidiyorum.

Şöyle bazen diyorum ki alayım böyle bir iki kişiyi hep benle kalsın hiç bir yere gitmesin falan keşke olsa öyle birşey.Belki de olur ya ne demişler olmaz demeyin şa.... pff siyasi espri yapacaktım sıçtım.

Neyse kendinize iyi bakın efendim.nice bayramlar.iyi yıllar...

o değilde 1 li yaşlar bitti 2 liler başladı ona alışamazken 3 lüler başlayacak ona alışamazken 4 lüler gelecek ve devam edecek daha sonra hani büyükler der ya " zaman çok hızlı akıp geçiyor." işte biz de o büyüklerden olup gençlere diyecez onlar da bizi iplemeyecek tabi ki..
işte şu 2-3-4.'lerde.. (devamını yazmadım ben 50 ye kalmam ölürüm herhalde) hep benle olacak birisi olsa hiç korkmasam hiç hiç ne güzel olurdu...

ben oyun oynayayim bari lan.Saçmaladım galiba yorgunlukla

Perşembe, Ekim 11, 2007

Kaybolan bir nesne olarak silgi

Yine oldu.Yine yine... Ofiste oturuyordum silgiyle birşey sildim klavyenin yanına koydum.Kahve alıp geldim yok.Yahu tam da artık komplo kurmayı birakmıştım silgiler hakkında.Aslında bu silgilerin kaybolması olayıyla ilk olarak ilkokul 2. sınıfta karşılaşmıştım.1 sınıfta hadi cocuktum salaktım diye iplemiyordum kaybolmalarını o zaman ne oldugumu bildiğim için asıl ilgi alanım kızlar tuvaletine erkek sokmaktı.(erkek sokmak)
Neyse efendim birgün annecim "yeter oglum al şu silgiyi kolye gibin bagla boynuna" diyerekten silgi parası vermek canına takettigini belirtmişti.Sopa adı verdigimiz objeyle...Boynumda olan silgi kaybolabilir mi? Evet! Koşmaca yaparken kayboluyordu.Bu da sarmayınca artık akıllandım ve kaybetmemeye başlamıştım.Ama nerede 5 sınıfa kadar herhalde bir koli silgim kaybolmuştu ama sanki birileri kacırıyordu.Sırf bu yüzden silgi almayı bıraktım. Geceleri düsündüm o silgiler nereye gidiyordu.düşünsenize acaba silgileri biri topluyor sonra bize satıyorsa oh kebab mınamonte ben aynı silgiye 1000 kere para veriyordum.Uyuyamiyordum bu gerçek aklıma geldikçe o yüzden de silgi almıyordum.
Hayatımdan cıkardım silgiyi sınavlarda yanlış yapınca milletin silgisine dadanır o da yoksa yanlış bırakır ya da ne bileyim üzerini kararlardım.Öss ye bile silgisiz girdim.Sırf bu yüzden Bogaziçine giremedim yaf.ama inat etmiştim hayatımdan cıkartıp silgicilere bedava kazanç saglamayacaktım. Hem sorarım size kaç tane silgi fabrikası var ki? bu komplo hayatımı ele almıştı.Tam unutuyorum derken işte bugün yine kayboldu.Ben sadece okullarda vardı sanıyordum bu olayı şirketlerde bile varmış.


Silgiler birgün toplanıp götümüze girecek ben size söyleyeyim...

Pazar, Ekim 07, 2007

Hafif Yazı Örneği


Yüzmek istiyorum. Bir kaç kişinin derisini yüzmek. Komik olmamakla birlikte dehşet verici bir istek. Uzun zamandır yazı yazmıyorum çünkü değişik rüzgarları aldım arkama gidiyorum. Hep aynı koltuğumdayım, aynı masanın önünde ama elim dünyaları dolaşıyor. Birikim yapmaya çalışıyorum; Bilgi birikimi ve eğer satabilirsem para birikimi. Oy kınası hala tırnağımda demekki uzamıyorlar. Savaşı reddediyorum. Irak diyalarda savaş olduğunu gözlerimle görmeden inanmam. Tv karşısında her görüntü film gibi. Savaş konusunda konuşan ben değilim sadece genel kanıya kandım. O aptal kutusunda ya da bu aptallar ağında istediğinizi yapın inandıramazsınız bizi. Biz derken "Bireyciliği İzlemeyen Zihniyet" üyelerinden bahis geçiyorum. İşbankasının sanal bankacılığında bilyonere havale seçeneği ulaşılabilir duruyor. Devlet BİZ'i yiyor. İddaa ediyorum, ben bu kelimeyi yanlış yazdım. ÖSYM ile İş Bankasının tasarımları aynıydı. Bizi uyuturken ne kadar uyanık olduklarını da gösteriyorlar. Google Calendar ya da Birthdayalarm.com Ramazan'ın bitişine dair farklı bakış açıları var yani gavurun Ramazan bayramını, bayanların ofsaytı anlamaması. Sadece ofsayttan anlayan erkeklerin gece yarısını 12 santim geçe rahatlamaları. Kafam karışmış sanki ama değil. Sadece laf salatası, midemize oturan insan davranışları yanında.

Cuma, Ekim 05, 2007

Me Pe Üç

Bugün farkettim de mp3 pileyırım beni çok seviyormuş.Ben de onu severim iyi çocuktur kereta(kerata miydi).Neyse efendime söyleyeyim o beni cidden çok seviyor.Şimdi diyeceksiniz "ne alaka oglum alet insanı sever mi hiç yakışı kalır mı?"(yakışıkı şıkı şıkı baba) size cevap bile vermiyorum o zaman.

Nereden geldim bu kanıya peki?Aslında belli ediyordu böyle müzik falan çalıyor ben severim müziği çok severim hem de mp3 pileyırım da müzikler falan çalıp beni mutlu etme çabalarındaydı.İlk başlarda görevi lan tabi çalacak diyerek pek iplemiyordum.Amma velakin(cümbür cemaatin pek hoşuna gittin sen) shuffle özelliğini devreye soktuğumda kerate(bu seferde böyle yazalım) böyle karışık çalıyor ya hani işte hep böyle içimden ne geçerse onu çalıyor.(içimden geçmek de ne pis bir deyimmiş) he şimdi nasıl mı oluyor böyle mesela thom yorke'un the clock isimli güzide parçasını çalıyor ya böyle şarkı işte başlıyor "taaaaaym is ranniiin aaauttt for asss" diyor ya böyle ulan diyorum bitse de bi muse çalsa arkasından time is running out çalsa diyorum kendimce sonra kereta bir bakmışım onu açmış.. ya da ne bileyim petrucci den ile ensturmental sololarla melodisiyle bunalımın dibini cıkartırken lan bir de dan çalsan süper olacak diyorum bi bakiyorum arkasından o geliyor...

Sonra anladım ki beni seviyormuş çok mutlu ediyor beni kereta.pili falan da uzun gidiyor böyle 15-20 saat dinliyorum bana mısın demiyor.Naber falan diyor bazen..

Neyse güzel birşey hoş arada uyuz şarkılarda çalıyor sırf ilgileniyim onla diye hadi bakalım diyorum ben de.