Çarşamba, Aralık 26, 2007

Alaka-ül Words 8

"Yazmak güzel şey de martılar var bir de..." dizelerini okumamla bu yazıya başlamam arasındaki ilişkiyi çözebilecek kadar zeki okuyucularım benim, merhabalar size.
Bu kadar da ayrı gayrı olmasın canım dedim ve söze hemen başlıyorum.
Geçen gün yolda yürürken bir anda ağlamaya başladım. Sonra beni öyle görüp de deli düşüneceklerini düşünüp ağladım(Orhan abi büyüksün). Ağlama nedenimse mahallede top oynayan çocuklardan birinin "o hareket"i yapmasıydı. Oysa yıllar olmuştu bu hareketi görmeyeli ve acısını unutmuştum. Evet efendim, bahsettiğim hareket tamamen "ensede top tutma hareketi"dir. Önce ayağınla topu havaya atıyorsun, sonra topla göz temasını serbest düşüşün kafanla sonlanacağı vakit kesiyorsun ve ani bir hareketle başını yere paralel olacak şekilde uzatıyorsun ve topu ensende tutuyorsun. Tabii işin püf noktası, top ensene geldiği vakit iki kolunu da "kartal duruşu" pozisyonuna getirip, ensede yarattığın çukurlukta topun durmasını sağlamaktır. Yapmayı en çok istediğim hareketti bu, hâlâ da yapabilmiş değilim. İçimde bir uktedir kaldı ama bir şekilde yapacağım. Yarın ilk işim top almak olacak ve onu yapmaya çalışacağım. Tabi önce bugünkü yapmaya çalıştığım şeyi bitirmem gerekiyor. Böyle dili arkaya atıyorsun, parmaklarını da dille damağın birleştiği yere koyup, üflüyorsun. Olmuyor lan, olmuyor işte!
"Anaconda ayna var" isimli yeni singılımın kayıtlarını bitirdiğim vakit bir şarkının kaydını daha tamamlayacağım. Sözleri şöyle başlıyor: Nilgün Belgün hayattan(hey hey hey ya), geçmişteki günlerden(hey hey hey ya), bir teselli ararsan(hey hey hey ya), bak o zaman resmime...
Aa bir saniye "parmak ağızda" isimli ıslıkta ilerleme kaydettim lan! Ahaha oluyor, vallahi oluyor. Eee sonuçta ne demişler?:
"Azimle sıçan şaşı kalkar"

Çarşamba, Aralık 19, 2007

çok sert bir yazı


Part - I -

Hiçbir edebi hata,imla hatası veyahut ahlak kuralları çerçevesi sınırlarıyla çeperlenmemiş ve gerçekten içimi dökme amaçlı bir yazı olacaktır. Sırf bu yazıyı yazmak için blog açacaktım hatta bu ve bunun gibi yazılar olur da yazarım diye. "e açsaydın ibiş neden açmadınız" diyorsunuz. isim bulamadım mnskym.böyle birçok söylemek istediğim fakat söylemenin yemediği evet yemediği hususların bulunduğu yazımda sadece bir yere yazmak istedim. muhtemelen şahsına yazılan kişi okumayacaktır.okumasındır da fakat yazmam lazım çok feci. "illa yazacaksan pc ne yaz lan nıwhdıqwhduı" dediğini duydum ibne dodo. yok oglum sana ne mnskym böyle bu bir nevi ruhsal masturbasyon. yüzüne karşı diyemiyorum ama dünyaya haykırıyorum lan demek kendimce.

Part - II -

Yok ya valla ne gıcık birşey bu. o ya da bu sebepten dolayı belli bir dönem boyunca minimun ilgi aldığım bir ilişkiyi devam ettirmek ne pis birşey Allah kahretsin. mutluluğun tanımsız olacağı kişinin herşeyini anlayışla karşılayan sevgilisi olan ben yaklaşık 1 aydır azalan ilgiyi 3 hafta sonunda da "0" a çekecem herhalde. ya hak veriyorum yemin ediyorum hak veriyorum çok zor onun için sınavları dersleri var eşşek kadar kitaplar falan 3 aylık yerlerden sorumlu hep. ama istediğim benim biraz sıcak kanlı olmaya çalışması. ya soğuk değil aslında çok yoruluyor ama ne bileyim ya bazen yok muşum gibi davranması ya da varım ama hıh şurada da sevgilim var gibi davranıyor geliyor. ya da gelmiyor ya da hay ak. bir yandan böyle saldırıp bitirmek istiyorum ama oturup düşününce hiçbirşey diyemiyorum. haklı sebepleri var. fedakarlıklar falan yapmadı demiyorum. en büyük fedakarlıkları kaç bin kere yorulmaları falan da yaptı. ama ne bileyim ya.


Part - III -

Sorun ne biliyor musun? Aslında sorun benim. Hatta bu " sorun benim" den öte sorun alışmışlıklarım. neye mi alıştım? bundan önce hiç ilgisiz bırakılmadım ben. aksine ilgi manyağı olduğum bir sürü ilişki yaşadım. şimdi bunları gecici olarakta yaşamak afallatıyor. yok ulan kuul falan değilim ezik herifin tekiyim işte.. bak bunları yüzüne söyleyemeyecek kadar ezik. karşında "peki tamam" "yok canım önemli değil" diyebilecek gibi umursamaz davranmaya çalışıyorum. hoş umursar sözlerimde daha doğrusu ilgi gösterme cabalarım da sanki bir süngermişsin gibi sana çarpıp emilip bitiyor.duvar hatta çukur ayna olup bana daha fazlasını vermeni dilerken.(odak nokta muhabbeti vardı hatırlasam harika birşey buldum da toparlayamam)


bitti. evet okumayacaksın bunları ancak şu dönem geçince söyleyecem belki. ya da yazıyı okuturum. ondan sonra da söyler misin acaba yine " seni seviyorum " diye.

toplumsal bir mesaj kaygısı taşımadan ve tamamen bencillikten öte bir dışa vurum içeren bu yazıma "ashram dinleyin lan ama moduna girmek lazım" diyerek bitiriyorum.

Cumartesi, Aralık 15, 2007

gubbirigukguk

deli sıkıldım.

"ne kadar oldu acep buraya yazmayalı?" deyu dü$ünürken, "lan bana yasak mı koyuldu, adminiyim lan bu sitenin (olcay'ı yalarım)!" dedim kendi kendime. yazıyorum ulan! kendi blog'umu kirletmiyorum, gündelik kaygıların sikindirik pörtleklerini aktarımsala sıçıyorum, hepiniz de oturup okuyacaksınız o kadar!

(sinirli versiyonum yeni çıktı. bu aralar yazı dilim üzerinde kararsızları oynuyorum (kararsızları oynamak); velhasıl yeni yeni olaylara giriyor, heyecan dolu maceralara atılıyorum. kendimden fena halde sıkıldım, dadmin olmag adına atraksiyon pe$indeyim, oh bebek pe$in fiyatına taksitteyim, çeyiz düzüyorum!)

asosyalliğin dibine vurmak adlı bir kitap yazabilecek derecede ya$anmamı$lık biriktirmi$ durumdayım bünyede. bilmiyorum, bu da böyle bir dönem herhalde, geçer gider, ardından "ehuehue o ara öyleydi yeeaa..." deyu yorum dahi yaparım bakarsın, ibnemsi gibi pu$tumsu gibi, fantastique!

bitsin bu yazı. sıkıntım da geçmedi zaten, içim bayıldığ! yanaklardan öpmüyorum; zira sinirliyim biliyorsunuz, sinirliyken yanaklardan öpmek asla adetim olmamı$tır. bit.

Cumartesi, Aralık 08, 2007

Yumrukları Yiyen Rock Tribi

Heyt Ulan !

Kırbacımı savura savura ilerliyorum dandik ekmek kuyruğunda.. İnsanların kırbaçlara alerjisi olması kötü tabi.. Olmak ya da olmamak, senle benim aramdaki tek fark bu işte.. Ben varım sen yoksun, senin dünyanda ben yokum elbette ama.. evet evet doğru bildin sen varsın.. Arkadaşın madalyasını getirin.. Orada bak.. Dolabın üstüne koyduydum.. Lan cezvelerin yanında.. Cezve dedim de bir kahve yap içelim lan hadi..

Gardiyan olarak zaman var beni gözetleyen.. O büyüdükçe ben küçülüyorum hayata karşı.. Daha bir kambur oluyorum, daha bir eziliyorum insanlara.. Korkularım, cesaretimi daha fazla yenmeye başlıyor.. Şah ve mat.. Et ve tırnak.. Tırnaklarım uzuyor bir de.. Etimden ayrılıyor uzadıkça.. E hani et ve tırnak ayrılmazdı.. Zaman işte gördün mü? Zaman diye gazete de var ki tiksinirim.. Neyse..

Soytarı geçmişime eğlendir beni diyorum.. Palyaço misali korkutuyor beni.. Hani küçüklerde palyaçodan korkarmış ya o hesap işte.. Soytarım taklalar attıkça cebinden dökülen bayat anı kırıntıları beni daha bir bunalıma sokuyor.. Ulan daha yeni süpürdüm geleceğimi.. Mahvettin lan..

Ampüller de patlar.. Evet.. Siyasi mesaj da var burda.. Hatta siyasi masaj da var.. Tayvanlı kızlar yapıyor.. Bak canım nasıl da çekti.. Heh nerde kalmıştık.. Evet ampüllerde patlar.. Mesela Pamela Anderson'un ampülleri patlasa çok hoş bir ışık gösterisi olmaz mı? Olur valla.. Konuya dönersek; Işık ne demekti ? Gelecek.. Patlamış ampüllerden yayılan ışık benim geleceğimi belirler mi acaba? Belirlesin noooluuuuur.. Yoksa "gaz" lambamı kullanmak zorunda kalacağım ki hiç hijyenik bir geleceğim olmaz o zaman..

Titanic bile batmış lan ko(knock out) dibine diyen arkadaşlarım var.. Batan geminin malları diyorlar Jack ile Rose'a.. Jack'i zaten hiç sevmem.. Tam bir orospu çocuğu.. Annesiyle alakası yok olayın.. Rose desen.. O da bencil göt.. Kıçı üşümesin diye tek başına durmuş kapının üstünde.. Neden yaptın bunu lan? Tüm dünya'nın bunu bilmeye hakkı vardı.. Hakkı Bulut var bi de.. Çok kral adam.. Çok ama.. 3-4 kral gücünde taşşakları var.. mış.. Öyle diyorlar işte.. Benim pek haberim yok.. Erkeklerle ilgilenmiyorum ulan..

Comfortably Numb'ın, Pulse kaydındaki o 4 – 4.5 dakkalık solosu gibi acılarım.. Sonuna kadar kusursuz ve bol yaş düşürtenden.. Şimdi mantık olarak şöyle bir soru doğuyor beyinlerde.. David Gilmour tanrı mı? Değildir ama lan.. Yok yok değildir.. Ama inancınız aniden sarsıldı di mi? Ehehe.. Bilerek yaptım lan.. Hayatla taşak geçmek çok zevkli.. Yumrukları yiyen Rocky tribindeyim bu aralar.. En güçlü darben bu mu diyorum kaderime.. Nakavt olmaya beş kala, sol kroşemi tam uçkuruna vurucam bu kaderin.. Ama çaktırmayın siz.. Haberi yok ibnenin.. Bak kafiye de oldu bu arada..

Ocağın altında mutluluğumu unuttum.. Ben gideyim de bir bakayım.. Dibi tutmasın.. Bir yazımın daha itinayla sonuna geldim bu arada.. Bak şuradaki arada.. İki lobun arası.. Evet evet.. Tahminin doğru..

Hadi eyvallah..

Çarşamba, Aralık 05, 2007

Hayatımın Otopsisine Girdim

Öyle böyle değil..

Hani derler ya bursa'ya bir girişim vardı diye.. Öyle işte.. Ellerim ayaklarım ayakta parmaklarım diye sordum doktorlara.. Kendileri benden daha zeki olmalılar ki cevap vermediler.. Susma sustukça sıra götüne girecek diye bir ses duydum hemşirenin tekinden.. O sırada bayıldım işte..
Rüya gördüm bir tane..

Elinde neşteri ile geldi bir adam.. Bir parça aldı kalbimden.. Aaaah diye osurdum.. Haykıracak mecalim yok lan napayım.. Hem rahatlamak hem de biraz olsun adamın dikkatini dağıtmak istedim.. Leş kokan bir hayata, biraz olsun katkım olsun istedim.. Duygularımı sıça sıça içimde biriken gazı çıkarmak doktorların işi değildi tabi.. Bu tamamen ben ile bağırsaklarım arasında olan bir duelloydu.. Silahlarımız belli.. Buffy'den kalma bir kazık ve benim yıpranmış dübürüm.. Emanete ihanet etmemek için dübürü ben aldım.. Bağırsak zaten kazığı seçmişti.. Oyuncak vefalarım var ya.. İşte en çok onlar beni sikti hayatta.. Neyse annem başladık duelloya;
Ender gelişen bağırsak atakları vardı kalbimin sol üst kapakçığından başlayan.. Ben ancak osurabiliyordum elimdeki altıpatlarla....

Duello sonucunu en son yazarım..

Hayat diyelim.. Dediğimiz yerde kalalım.. Hani esrar çekerken döndürürsün ya tamamen doğal maddelerden üretilmiş dalgayı.. İşte o hesap döndürdüm hayatı sevdiklerimle.. Sevdiklerim, sevmediklerim.. En önemlisi platonik aşklarım.. Hayatta hiç bir acı, platonikle yalaşan yakın dostun osuruğu kadar etkili değildir.. Ben uzaktan bakarken siktiklerime, onların dudakları bir ileri bir geri düşlerime..

Hayallerim vardı lan.. Masumdum bende.. Suyla kafa bulduğum yıllardı.. Ah be.. Aşk lan.. Git artık kendini daha çok sevdirmeden.. Sevgi var ya.. Öldüm işte ben severken.. Ruhum devam etti severken.. Her kalbime giren bir duygu attı cebine.. Kiralık düşler, sahibinden satılık namuslar vs.. bunları gördüm ben hayatı yaşarken.. Yaşamak dedimde.. Bir fincan mutluluk isteyebilir miyim acaba ?

Peluş ayılara sarılıp uyuyan şanslı ibnelere inat, içtiğim şişelere sarılıyorum.. Dudaklarımın değdiği noktalara sevdalı gözlerle bakıyorum.. Körüm sanırım.. Göremiyorum akan zamanı.. Trafik ışıkları hep yeşil zamana.. Ben içip sıçarken zaman geçiyor.. Zaman geçtikçe ömür bitiyor, ömür bittikçe annem kaderimle sevişiyor..

Toprağa girmek ile cenaze namazında crowd surfing yapmak arasında olan dakikalarımı masturbasyon yaparak geçiriyorum.. Dünyevi zevklere alışmak kötü tabi.. Soğuk toprak götüme değmeğe başladı lan.. Bir titreme geldi hissettim.. Hissettiklerim büyüdü içimde ve şu an boğazıma kadar yarrağa batmış durumdayım.. Titanic misali yolcularımı kurtarmak için yeterli filikam yok.. Jack ve Rose.. Sağ ve sol taşşağım.. İkisi fazla bu dünyaya.. Biriniz donarak öleceksiniz.. Ama dua edin senaryoyu size ben yazıyorum.. İkinize de gelecek nesiller adına kıyamadım.

Nerde kalmıştık.. Heh.. girdiğim otopside ölüm nedeni olarak, mutluluk yetmezliğine bağlı kalp sikişi çıktı.. Tıpkı falımda çıkan gibi.. Falım fal götüm çuval olmuş.. Götüme soktuğum sevgiler, yarım kalmış düşler ve hor kullanılmış hayallerimle birlikte ölümün o soğuk koynuna girmişim.. Evleneceğiz değil mi diye sorduğum azrail'den tabii ki cevabını aldığımdan beri gözyaşlarım daha bir kuru.. Mıcır gibi akıyor feri sikilmiş gözlerimden..

- Doktor bey öldüm değil mi ?
- Afedersiniz anneniz bile sikilmiş..
- Oh şükürler tengriye..

Duelloyu kazanan taşşaklarım oldu bu arada.. Hala padişahlar gibi..

Cuma, Kasım 02, 2007

Bir Osurdum Hayatım Karıştı

Can sıkıntıma çare arıyorum a dostlar.. b arkadaşlar c can düşmanlarım derdim ama ne bilim sanki pek bir bayat espri olur diye demedim.. Yaa niye demedim ki sanki.. Ağlıyorum kahrımdan lan.. İbrahim tatlı tatlı söylerdi.. Ben ağlardım.. Ben ağlardım, İbrahim söylerdi.. İbrahim ağlardı, ben söylerdim.... Ben ağlarken İbrahim ağlamazdı.. Şimdi farkettim lan;

"İbrahim de ibnenin tekiydi.."

Kiralık katil tuttum kendime.. Hayal dünyamda ölüm yok çünkü.. Parasıyla değil mi lan, kıroyum ama para bende, para dibin kara benim götüm senden kara vb.. bir sürü ata, büyük, hürmetli sözler dinledim.. Para hep bir çıkış yolu olmuş lan.. Harbi bak.. Bunu öğrendim ben bu yaşta.. Bak işte arkandaki yaşta.. Gözyaşında bunu öğrendim ben.. Öğrenmenin yaşı varmış.. Yaşarırmış gözler öğrenirken hayatı..

Garsonlara bahşiş yerine banknot halinde hüzünlerimi bıraktım geçenlerde gittiğim o balık lokantasında.. Mor ışığa tuttular, hakiki olduğuna inandılar.. Abi sahte bir adam mıyım ki kontrol ettiler lan? Yoksa bu devirde babama bile güvenmeyeyim mi gerçekten? Evimizin direği, boyası yavaş yavaş kalkan demir parçası mı sadece? Hüzünlendim gene.. Oğlum şu gözyaşlarımı bir bozdur bakayım..

Satılık kalpler şehrindeeeeeeeee diye buyurmuş Sertab abla.. Ay yirim yirim.. Benim de duygularım satılık lan.. Harbi bak.. Az kullanılmış, sahibinden üstelik.. Doktordan satılık diyemiyorum.. İnsanları kandırmaya kıyamıyorum.. Halbuki beleş kontör kazanabilirdim bu yolla.. Dedim ya.. Ah şu bencillik.. Yapamıyorum lan.. Elimden gelmiyor.. Bilmiyorum.. Siktir çekmek var ya hani.. Yok lan tutup çekmiyorsun.. Lan Tansu her boku yanlış anlıyorsun mnskym.. Neyse siktir çekmek var ya hani düşlerine.. Yapamıyorum lan bunu.. Çok aciz ve bir o kadar da zavallıyım masallarıma karşı.. Prenses yok üstelik masallarımda.. Gözüm hiç yükseklerde değil.. Ne bir prensim ben, ne de öpünce uyanacak bir prenses var hikayemde.. Bunu bilip bunu söyledim lan yıllarca.. Ama kimseye anlatamadım ki üzülüyorum yani.. İçiyorum tüm gece.. Annem gelip bağırıyor.. Annem bağırdıkça daha çok üzülüyorum.. Ağlıyorum.. Göz yasları tutuyorum.. Yaşlarımdan çelenkler yapıp yaktığım masallarımın üstüne koyuyorum.. Ne lanettir ki masallarım bitmiyor.. Bitemiyor.. Amma uzun paragraf oldu lan.. Yeni bir başlangıç yapayım..

Bir kedim bile yok anlıyor musun hadi ağzıma sıç şimdi.. Cayır cayır yansın götün.. En acı sosunu, en acı sonuma sakla ama.. Sonlarım, soslarınla harmanlanacak bu elin sonunda.. Normal biri değilim.. Farkındayım.. Ama normal sonları isteyen kim.. Hayatın tekdüzeliğini(sabah kalkmak, kahvaltı, öğlen yemeği, tv izlemek, internette dolaşma, akşam yemeği ve osurarak uyumak), bitişin farklılığıyla kapatmak istiyorum.. Elde bir şey kalmasın bu bölme işleminden sonra.. Küsüratlı sevgilerime, küsüratlı sonlarımı eklemeyeyim.. Hesabı yuvarlak alalım doktor bey.. Doktor bey!!!??? Doktor bey içinizdeki ibneliği bana göstermeyin lüften.. İyi ki bir yuvarlak dedik..

Pek kıymetli misafirlerim.. Kıymetinizi ikinci sınıf dükkanlardan alıp getirdiğiniz mutluluklarınızla gösterdiniz bana da.. İkinci sınıfta okumayı öğrenemeyen arkadaşlarım vardı benim.. Hepsi şimdi bana gülüyorlar.. Niye gülüyorsunuz lan? Yani ne var bunda? Onda bunda şundadır, şunda bunda ondadır, mavi boncuk kimdeyse onun bokunda keramet vardır.. Vardır lan.. Hiç yalan söylemem ben.. En son yalanı daha dün söyledim kendime.. Çok mutluyum mnskym dedim naber diyenlere.. Lan bir dakika.. Harbi ibnelik yapmışım be.. Canım yandı, hayallerim düz.. Hayallerim düzdü beni zaten hep.. Bak yine aynı konu açıldı.. Bıktım lan..

Kelimenin tam anlamını yarım yarım yaşayarak bir hayalin sonuna daha geliyorum.. Yapımda ve yayında emeği geçen; beynim, kalbim ve ellerime teşekkürlerimi sunar, bir sonra ki "hayal meyal yaşıyorum mnskym" programında daha görüşmek üzere diyerek bana ayrılan sürenin en sonuna gelirim.. Bakınız gelmek.. Ünlemler de var.. Dur koyayım(?).. !!!!!!.. Bu kadar yeter..

Esen kalın.. Ama çok eserse hasta olursunuz.. Ben diyeyim de..


Sahibinden Satılık Az Kullanılmış Duygular'dan alıntıdır..

Pazartesi, Ekim 29, 2007

Başlık:Başlık:Başlık:Başlık:Başlık:Başlık:


Neden insan sıkıldığını hissettiğinde daha çok sıkılmak için elinden geleni yapar? Misal ; yarım bıraktığı bir kitabı bitirmek,sınavına çalışmak,kişisel bir şeyler yapmak,sevdiği yada severmiş gibi gözüküp hiç hazetmediği-ki zaten bunlarla konuşmanın yegane amacı inceden laf koyaraktan bünyeyi rahatlatmaktır!- arkadaşlarıyla konuşmak,manitasına sataşmak kavga çıkarmak en keyiflisinden yada ne bileyim yahu en basiti uyumak gibi sürüyle sıkıntı giderici eylem varken hayatta, neden neden insan sıkıldığında daha çok sıkılmak için boş boş oturur...

Perşembe, Ekim 25, 2007

mucize


Bitmez sandığım şey mucizemdi.

Gitmez sandım herkes

Üst üste eşyalar... kalır anılar...

Niye?


Nedenini bilsen bile konuşma

İstersen acı ama dur yanımda

Sonumuzu görsen bile aldırma

İstersen üzül ama çok ağlama


Beni mi buldu herşey.

Beni mi buldu herşey.

Beni mi buldu herşey.
( iki isimli grubum bir şarkısı)

Çarşamba, Ekim 24, 2007

İçe Dönüş


Garip bir haldeyim.. Kimliğimin bana uzak uçurumuna sürüklenir gibiyim.. Sesler ve renkler büyük bir karmaşa, beynimin ufka açılan ara sokaklarında.. Mavi desem değilim artık, kırmızı çocuksu bir hevesti belki.. Kuş sesi insan sesinden daha yakın hatıralarıma.. Siliniyor muyum yoksa silinmeyi mi seçiyorum hava boşluğunda..
Kaçıyorum eski benden ve yalnızlığın doğuşunu izliyorum gölgeli evrenimde.. Yorgunum belki,belki kırgınım paletime.. Fırçasız dolaşmak istiyorum, ellerim cebimde.. Kimse dokunmasın bana bu ara.. Elinizi dahi uzatmayın kurtulmak da istemiyorum, siyahın rüzgarında savrulasım var.. Belki günlerce belki aylarca.. Ne zaman sıkılırsa bıraksın beni..
Tuhaf olansa iki uç noktada gidip geliyorum.. İçimde iki ayrı insan, biri benim yıllardır, diğeri yalnız ve karanlık.. Beni bir tek o biliyor, beni bir tek o yaşıyor ve belki de bana fazlasıyla yetiyor.. Aşkla gelen bir yalnızlık devrimi bu..
Dışa karşı içe dönüş…

Pazartesi, Ekim 15, 2007

high hopes

"beyond the horizon of the place we lived when we were young
in a world of magnets and miracles
our troughts strayed constandly and without boundary
the ringing of the division bell had begin"

böyle başlayan bir şarkı.süper degil mi sözler? süpersel bir vokal..

insana huzur veren gitar nagmeleri -inleyen nagmeler-

"along the long road and on down the causeway
do they still meet there by the cut

there was a ragged band that followed in our footsteps
running before time took our dreams away
leaving the myriad small creatures trying to tie us to the ground
to a life consumed by slow decay"

sonra da böyle devam ediyor büyü aynen böyle nakarat a kadar.zirveye tırmanıyor.ve nakarat aynen şöyle

"the grass was greener
the light was brighter
with friends surrounded
the night of wonder"

off off dedirtiyor orgazmdan zevkli anlarda ilk 3 e girecek bir atraksiyondur herhalde..

bundan sonra ki sözler

"looking beyond the embers of bridges glowing behind us
to a glimpse of how green it was on the other side
steps taken forwards but sleepwalking back again
dragged by the force of some inner tide

at a higher altitude with flag unfuried
we reached the dizzy heights of that dreamed of world

eneumbered forever by desire and ambition
there's a hunger still unsatisfied
our weary eyes still stray to the horizon
though down this road we've been so many time"

ohannes dedirtmiyor mu size de? ben her dinledigimde tüylerim diken diken oluyor valla lan.

"the grass was greener
the light was brighter
the taste was sweeter
the nights of wonder
with friends surrounded
the dawn mist glowing
the water flowing
the endless river

forever and ever"

yine zirvedeyken 5 dk 20 sn de başlayan gilmour un gitar solosu ise tüyleri diken diken etmekle birakmayip oldugunuz yerde yıgılmaya sebebiyet verdiriyor.

roger waters'dan sonra ki pink floyd un tek adam gibi şarkısı desem yeridir belki.

en baştan en sona bir dinlenti bir huzur veriyor.

neyse 7. dinlemeden sonra yazılmış bir yazıydı.bakalım kaç kere daha dinleyecez..

sick in the (sıkıntı)


Dodo'nun başlığı görüp "başlığını s.keyim" dediğini duyar gibi oldum lan bir an.

O değilde delirecem galiba uyuyamiyorum.Ben biliyorum uyucam şimdi kalkacam 4 saat en en ama en fazla 5 saat sonra. Zaten ortalama 6 saat uyuyordum bu 5 e doğru yol aliyor.

Neyse bi de (doğru mu bi de yazılışı) şu duman dan ne zaman sıkılacam meraklar içinde bekliyorum.Yok sıkmıyorlar hala. "sen hiç üzülme hiç ağlama bak hala burdayız" oha be ne güzelmiş.

Sıkılınca em pe üç pileyırımla geziyorum ben bazen böyle gece falan çıkıyorum deli gibi dolaşıyorum.Ta ki peşime bir köpek takılana kadar.O zaman bunun bir işaret olduğunu anlıyorum ve koşar adımlarla(koşarak) eve gidiyorum.

Şöyle bazen diyorum ki alayım böyle bir iki kişiyi hep benle kalsın hiç bir yere gitmesin falan keşke olsa öyle birşey.Belki de olur ya ne demişler olmaz demeyin şa.... pff siyasi espri yapacaktım sıçtım.

Neyse kendinize iyi bakın efendim.nice bayramlar.iyi yıllar...

o değilde 1 li yaşlar bitti 2 liler başladı ona alışamazken 3 lüler başlayacak ona alışamazken 4 lüler gelecek ve devam edecek daha sonra hani büyükler der ya " zaman çok hızlı akıp geçiyor." işte biz de o büyüklerden olup gençlere diyecez onlar da bizi iplemeyecek tabi ki..
işte şu 2-3-4.'lerde.. (devamını yazmadım ben 50 ye kalmam ölürüm herhalde) hep benle olacak birisi olsa hiç korkmasam hiç hiç ne güzel olurdu...

ben oyun oynayayim bari lan.Saçmaladım galiba yorgunlukla

Perşembe, Ekim 11, 2007

Kaybolan bir nesne olarak silgi

Yine oldu.Yine yine... Ofiste oturuyordum silgiyle birşey sildim klavyenin yanına koydum.Kahve alıp geldim yok.Yahu tam da artık komplo kurmayı birakmıştım silgiler hakkında.Aslında bu silgilerin kaybolması olayıyla ilk olarak ilkokul 2. sınıfta karşılaşmıştım.1 sınıfta hadi cocuktum salaktım diye iplemiyordum kaybolmalarını o zaman ne oldugumu bildiğim için asıl ilgi alanım kızlar tuvaletine erkek sokmaktı.(erkek sokmak)
Neyse efendim birgün annecim "yeter oglum al şu silgiyi kolye gibin bagla boynuna" diyerekten silgi parası vermek canına takettigini belirtmişti.Sopa adı verdigimiz objeyle...Boynumda olan silgi kaybolabilir mi? Evet! Koşmaca yaparken kayboluyordu.Bu da sarmayınca artık akıllandım ve kaybetmemeye başlamıştım.Ama nerede 5 sınıfa kadar herhalde bir koli silgim kaybolmuştu ama sanki birileri kacırıyordu.Sırf bu yüzden silgi almayı bıraktım. Geceleri düsündüm o silgiler nereye gidiyordu.düşünsenize acaba silgileri biri topluyor sonra bize satıyorsa oh kebab mınamonte ben aynı silgiye 1000 kere para veriyordum.Uyuyamiyordum bu gerçek aklıma geldikçe o yüzden de silgi almıyordum.
Hayatımdan cıkardım silgiyi sınavlarda yanlış yapınca milletin silgisine dadanır o da yoksa yanlış bırakır ya da ne bileyim üzerini kararlardım.Öss ye bile silgisiz girdim.Sırf bu yüzden Bogaziçine giremedim yaf.ama inat etmiştim hayatımdan cıkartıp silgicilere bedava kazanç saglamayacaktım. Hem sorarım size kaç tane silgi fabrikası var ki? bu komplo hayatımı ele almıştı.Tam unutuyorum derken işte bugün yine kayboldu.Ben sadece okullarda vardı sanıyordum bu olayı şirketlerde bile varmış.


Silgiler birgün toplanıp götümüze girecek ben size söyleyeyim...

Pazar, Ekim 07, 2007

Hafif Yazı Örneği


Yüzmek istiyorum. Bir kaç kişinin derisini yüzmek. Komik olmamakla birlikte dehşet verici bir istek. Uzun zamandır yazı yazmıyorum çünkü değişik rüzgarları aldım arkama gidiyorum. Hep aynı koltuğumdayım, aynı masanın önünde ama elim dünyaları dolaşıyor. Birikim yapmaya çalışıyorum; Bilgi birikimi ve eğer satabilirsem para birikimi. Oy kınası hala tırnağımda demekki uzamıyorlar. Savaşı reddediyorum. Irak diyalarda savaş olduğunu gözlerimle görmeden inanmam. Tv karşısında her görüntü film gibi. Savaş konusunda konuşan ben değilim sadece genel kanıya kandım. O aptal kutusunda ya da bu aptallar ağında istediğinizi yapın inandıramazsınız bizi. Biz derken "Bireyciliği İzlemeyen Zihniyet" üyelerinden bahis geçiyorum. İşbankasının sanal bankacılığında bilyonere havale seçeneği ulaşılabilir duruyor. Devlet BİZ'i yiyor. İddaa ediyorum, ben bu kelimeyi yanlış yazdım. ÖSYM ile İş Bankasının tasarımları aynıydı. Bizi uyuturken ne kadar uyanık olduklarını da gösteriyorlar. Google Calendar ya da Birthdayalarm.com Ramazan'ın bitişine dair farklı bakış açıları var yani gavurun Ramazan bayramını, bayanların ofsaytı anlamaması. Sadece ofsayttan anlayan erkeklerin gece yarısını 12 santim geçe rahatlamaları. Kafam karışmış sanki ama değil. Sadece laf salatası, midemize oturan insan davranışları yanında.

Cuma, Ekim 05, 2007

Me Pe Üç

Bugün farkettim de mp3 pileyırım beni çok seviyormuş.Ben de onu severim iyi çocuktur kereta(kerata miydi).Neyse efendime söyleyeyim o beni cidden çok seviyor.Şimdi diyeceksiniz "ne alaka oglum alet insanı sever mi hiç yakışı kalır mı?"(yakışıkı şıkı şıkı baba) size cevap bile vermiyorum o zaman.

Nereden geldim bu kanıya peki?Aslında belli ediyordu böyle müzik falan çalıyor ben severim müziği çok severim hem de mp3 pileyırım da müzikler falan çalıp beni mutlu etme çabalarındaydı.İlk başlarda görevi lan tabi çalacak diyerek pek iplemiyordum.Amma velakin(cümbür cemaatin pek hoşuna gittin sen) shuffle özelliğini devreye soktuğumda kerate(bu seferde böyle yazalım) böyle karışık çalıyor ya hani işte hep böyle içimden ne geçerse onu çalıyor.(içimden geçmek de ne pis bir deyimmiş) he şimdi nasıl mı oluyor böyle mesela thom yorke'un the clock isimli güzide parçasını çalıyor ya böyle şarkı işte başlıyor "taaaaaym is ranniiin aaauttt for asss" diyor ya böyle ulan diyorum bitse de bi muse çalsa arkasından time is running out çalsa diyorum kendimce sonra kereta bir bakmışım onu açmış.. ya da ne bileyim petrucci den ile ensturmental sololarla melodisiyle bunalımın dibini cıkartırken lan bir de dan çalsan süper olacak diyorum bi bakiyorum arkasından o geliyor...

Sonra anladım ki beni seviyormuş çok mutlu ediyor beni kereta.pili falan da uzun gidiyor böyle 15-20 saat dinliyorum bana mısın demiyor.Naber falan diyor bazen..

Neyse güzel birşey hoş arada uyuz şarkılarda çalıyor sırf ilgileniyim onla diye hadi bakalım diyorum ben de.

Pazar, Eylül 30, 2007

Yol, uçurum, orman

Yolun sonuna geldi artık. Önü uçurum. Arkası pişmanlıklar, hayal kırıklıkları, keşkelerle tıka basa dolu. Tek bir adım dahi atacak yer yok. Sağı solu sık ormanlarla kaplı. Ormanın içine dalıp kendine yeni bir yol açmaya ise gücü yok.

İşte burada, yolun sonunda. 3 seçenek var: uçurum, orman, yol. Yoldan geriye dönebilme gibi bir ihtimal yok. Olmasını çok isterdi ama yok. Kaldı 2 seçenek. Bazen uçurum en doğru seçim diyor, bazense orman. Kendisini yokluyor, tartıyor iyice. Ormanla mücadele edecek gücü var mı? Emin olamıyor. Uçurum sinsice bekliyor hala orada. En kolayı benim diyor, aklını çelmeye çalışıyor sürekli. Bazen kapılıyor söylediklerine, haklı diyor kendi kendine: " benim hakkım uçurum. "

Bir el uzansın, onu bu zor durumdan kurtarsın diye bekliyor ümitsizce. Hiç ümidi yok, ama yine de bekliyor nedenini bilmez bir şekilde. Bir mucize bekliyor, gerçekleşmeyeceğini bile bile. Ama yine de bekliyor.

Yolun sonuna geldi artık. Önü uçurum. Arkası pişmanlıklar, hayal kırıklıkları, keşkelerle tıka basa dolu. Tek bir adım dahi atacak yer yok. Sağı solu sık ormanlarla kaplı. Ve bekliyor hala. Beklemeye devam ediyor. Ancak bu durumda daha ne kadar dayanabilir kendisi de bilmiyor. Uçurumun kenarına iyice yaklaşıyor, seyretmeye başlıyor...

Pazar, Eylül 23, 2007

iyi bok yedin!!

hmm..başlığa bakınca çok hardcore bir yazı falan sanmayın ya da sanın bana ne ama zamanlama hatalarımdan birini anlatacam sadece.(anlatacam nedir yaf)

istiklal de böyle garip bir alet ve bir kaç genç oturmuş çalıyor.böyle kanun desen değil ilk bakışta kanun sanıyorum ı ıh adı santurmuş.neyse 2-3 dk dinleyip gidiyorum.çok güzel çalıyorlar ama gidiyorum ya işim mi gücüm mü yok sokak çalgıcılarını dinleyecem diyorum.var mı ? yok lan tabi ne işim olacak aylak aylak gezmeye gitmişim ama işte..

bunlar bi galatasaray'ın önünde - bi oda kule'de(ada mıydı lan adı) - bi tünel de hep çalıyorlar.ama ben hep meşgul insanım ayagına dinlemiyorum.hiç ama salagım ben ya lan otur dinle bi yarım saat.. az birşeyler iç dinle şu herifleri yok ne dinleyecem lan diyorum kendimce..onlar hep çalıyor ama..

en sonunda biri bi kaç şarkısını yolluyor bana kendi çaplarında cd doldurmuşlar.almış.bana bi iki şarkısını yolluyor derken cd elime geçiyor.ve 4 saatten beri aynı cd'deyim neredeyse..canlı dinleme şansını 468484 kere yakalamışken kendimce -zamanlama- diye uydurdugum bir yalan yüzünden sadece cd den dinliyorum.buna da şükür ama az küfür etmedim kendime..

hoş aslında bu -zamanlama- adı altında bir çok hatamda oldu.erken davranmalar..erken konuşmalar..geç konuşmalar..konuşmamalar..ben hepsini zamanlama kalıbına uyduruyorum kendimce..eheeh pek bi "bütün suç benim ben birşey yapmadım"cıyım sanki.

o degil de kim mi bu grup.. siya siyabend hani şu crossign the bridge deki elemanlar..isim değiştirmişler kadrosu da değişmiş galiba öyle duydum kara güneş olmuş.size gidin cd sini alın derim ama onları bulmanız lazım.yoksa satılmıyor cd leri.netden bir kaç şarkısını indirirsiniz.

neyse öyle işte.. hep zamanlama yüzünden oluyor lan ben napayım.