Cumartesi, Haziran 24, 2006

Sanal ortama aktarılan eski bir yazı

Ding ding...

İstiklal caddesinin emektar traleybüsü, tek notadan oluşan melodisiyle yolunun üzerinde ki adamı uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Hava kararmış ve hala evine gidecek olan birileri var. O yol her ne kadar başı boş dolaşanların, vitrinlere bakanların, nefes almaz bir süreklilikle telefonda konuşan hücresel şebeke müşterilerinin (bunlar ya sevgililerdir 3 dakikada hasretlik olan yada işadamlarıdır zamanın paraya eşit olduğunu savunan) kitap, müzik arayan gençlerin mekanıda olsa gün bitmiştir ve evde bekleyenlerin sabrında kaybedecek vakit kalmamaıştır.

Traleybüsün makinisti aklından geçen bu düşünceleri zarar vermeden bir kenara bırakır. Sıkıldığı başka bir zaman bulabilmek için daha kolay bir yere bırakır. Mesala bitmeyen bir günün akşam üstü zamanı.

Rayların üzerinden çekilmeyi akıl eden adam yanından geçen aracın içinde ki aceleci suratlara bakar. "Benim hiç acelem yok. Ne kadar şanslıyım?" der gibi süzer insanları. Gözlerinin o aceleci ifadeler arasında dolaştığı sırada, onlar bir deryaya dalarlar. Kim mi onlar? Onlar adamın en temiz duygularıdır, sn zamanlarda pek kullanmadığı duyguları. Şimdi çırıl çıplak soyunmuş yüzüyorlar denizde. Sonuçta en temiz duygular onlar giyinikte olsalar, mahremliğin bütün noktalarını sergiliyorda olsalar hiç biri diğeri için kötü bir fikre kapılmaz. Artık çıkma vakitleri geldi. Çünkü deniz bir yerlere gidiyor, uzaklaşıyor.

Ding ding...

Emektar imalı bir şekilde "Yoldan çekildiğin için teşekkürler." diyor ve yoluna devam ediyor. Bugün için atılması gerekn bir kaç tur daha var. Traleybüs gidiyor, içinde ki kız gidiyor, aceleci suratlar gidiyor, derya gidiyor, kızın gözlerinde ki deniz gidiyor. Adam gidenlerin arkasından bakıyor. En temiz duygular aceleyle çıktıklarından kurulanamıyorlar ve geri dönerken hala ıslaklar. Adamın gözlerin de biraz nem oluşturuyorlar. Ağlıyor. Az önce gelenler şimdi gidiyorlar.

Olcay "gelgit" Bayram

Hiç yorum yok: