Pazartesi, Nisan 24, 2006

yakarış


üzmek. bir insanı üzmek. sevdiğiniz bir insanı. kırmak onu. çok sevdiğiniz kişiyi kırmak. bilmek. tek sorumlusu olmak. suçlu olduğunuzu bilmek. yapabilecek birşeyiniz olmadığını bilmek. affetmenin defalarca olduğu bu yuzden anlamını kaybettiğini kavramak. düşünmek. ne yaptığınızı düşünmek defalarca. hatalarınızı görmek tekrar tekrar izlenen ama bırakılamıyan bir film gibi. acı ve giderek acılaşan bir sirke gibi. çaresizlik kelimesine sözlüğe bakmadan salt içide bulunduğunuz durum yüzünden anlamını ve içinde kullanılabilecek cümlelere kolayca kusursuzca ulaşabilmek. tekrar durmaksızcasına içinde bulunmak içinde boğulmak kendi inşa ettiğiniz kafesin suçluluk kafesinin içinde. üzülmek. yetersizliğin damarlarınıza işlemesi. futarsızca edilen bir söze yapılan bir harekete duyulan öfke. kendinize duyduğunuz ve sürekli körüklediğiniz öfke. yine de sizi yiyip bitirmesi için çaresizce sarılmaya çalıştığınız öfke. yararsız bir çaba göstermek. yalvarmak. kendinize yalvarmak ya da sizden ötede olan birşeye o kişiye belki de ağlayarak haykırarak yalvarmak. yalvarabilmek için umut etmek.


caner "feanor" şahar

Hiç yorum yok: